19 Aralık 2011 Pazartesi

Vee en acısıda...


Yazmadığım şu zaman dilimi içerisinde böyle şeyler tüketip;


Deli gibi göbek yapmam oldu.


AMAAAAAAN! tın...

28 Kasım 2011 Pazartesi

Meröbööö!

Ben biraz önce bir şey fark ettim!
Haftanın beş günü, günde toplam altı adet taşıta binmek bünyemde bir aksiyon yaratmış. Bugün evde miskinlik yapayım dedim kendi kendime, BECEREMEDİM  İNANIR MISIN!

Dörtteki sınav için evden bir buçukta çıkmayı özledim.
Durakta saatlerce bekledikten sonra peşi sıra iki tane otobüsün gelmesini ve küfür etmeyi özledim.
Vapura yetişmek için kestirme olsun diye caminin içinden geçmeye çalışıp, yolumu kaybedip, avluda deli danalar gibi çıkışı aramayı, heyecandan amcanın birine çifte atmayı ve en nihayetinde "yetiştim" diye çığlıklar atarak bindiğim vapurun rötar yapmasını özledim.
Arkadaşlarımla tramvaya sağ koldan cepe alarak binmeyi özledim.
Metrobüste ibretlik dakikalar yaşamayı özledim.
Bir umut Kabataş değilde boş Eminönü tramvayını beklemeyi özledim.
Vapurda angry birds oynayıp sevinçten "altin yımırtaaaa" diye çığlık atıp bakışları toplamayı özledim.
Tramvayda bu şarkıyı söyleyip, turistlerin ilgisini üzerime çekmeyi özledim.

Durun şimdi sosyal mesaj vereceğim!
"Oğluuuuum hayat sokaklarda leeeeen"

19 Kasım 2011 Cumartesi

Bir takım olaylar...

Selam canlar ben hukuktan patlamış Daphne hatta "lagaluga davalarına kim bakar" içerikli bir soruya "mahkemeler" yazacak kadar şuursuz Daphne.
Neyse artık ne yapacağım. CANIMIMI ALACAKLAR he CANIMIMI!?!?

14 Kasım 2011 Pazartesi

Höhö!

Naber canım? Seni "Paramparça aşklar ve köpekler" adındaki pastamla tanıştırayım. Bak hemen altta!


İki gece önce sevgili arkadaşlarımla "Farzet ki ayın 17si" temalı bir doğum günü partisimsi bir şey yaptık. Peki gününde, sindire sindire kutlayamamın nedeni neydi? ÇÜNKÜ VİZELER! Peki ben şu tatil zarfı içerisinde hiç ders çalıştım mı? TABİİ HAYIR!

Sonra "vay efendim niye böyle oldu"


27 Ekim 2011 Perşembe

sinüzit...

Eğer sizinde sinüzitiniz varsa akşam eve geldiğinizde kafanızı da kıyafetlerinizle birlikte çıkarıp atmak isteyebilirsiniz.

24 Ekim 2011 Pazartesi

DEĞİL Mİ?

     Hayat bir garip. Mesela temel oyunculuk dersi için zar zor hazırladığınız ödevi sahnede canlandırırken parmağınızdaki yüzük öğretmenin kafasına aniden uçabilir...
     Ayrıca canlandırdığınız karakter evlilikten bıkmış bir kadın olabilir.
     Ve sizde olayı ört pas etmek için "lanet olsun evliliğe" diye sahnede bağırabilirsiniz.
     Bunlar herkesin başına gelebilir...
   

21 Ekim 2011 Cuma

Kara bahtım...

 Gün gelecek filmlerdeki gibi cool, yakışıklı bir abi beni yolumdan çevirip " seni keşfettim, nasıl bir ışık sendeki gözlerimi alamıyorum. hemen filmlerimde oynayacak, dünya starı olacaksın. hooobareeeey!"  diyecek ve beni bu kasavet dolu hayatımdan kurtaracaktı. Nerden bilebilirdim o günün bu gün olacağını haa? NERDEN!

Tamam olaylar pek yukarıda anlattığım gibi gelişmemiş olabilir ama sonuçta 1.70 boylarında, at hırsızı kılıklı bir adam yanıma gelip "ajansa kaydedeyim seni, çok düzgünsün" demedi mi? Dedi! Şimdi olayın akışını kesip buradaki "düzgün" kelimesinin altını çizmek istiyorum. On sekiz yıllık kısa yaşamım boyunca hep "şapşal, değişik, yamuk ağızlı, maymun surat seni, şekilsiz, kılıksız, şebek yaaa" gibi sıfatlara layık görüldüm. Yıllar sonra bir insan tutup bana "düzgün" diyecek ve ben buna kayıtsız kalacağım haa? Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi, bendekide şans...

"düzgün" kelimesinin üzerimde yarattığı şokla "hayır, istemiyorum" diyebildim. Bizim yetenek avcısı kararlı bir sesle "ama gerçekten çok düzgün bir fiziğin var ayrıca yüzünden çok uygun, çok hoşsun, çokta çekicisin. Gerçekten bak" dedi.Tabi adam bunları sıralarken benim beyin error veriyor. "Hayır gerçekten düşünmüyorum. Teşekkür ederim" diye gayet hanım kız tripimi bozmadan adamı kibarca reddettim. Ama yetenek avcısı ısrarlı "ben yinede bir telefon numaramı vereyim sana. İstersen bana dönüş yaparsın. Haa birde ses tonun ve diksiyonunda çok düzgünmüş" diye bastırdı. "Bakın" dedim " ben tiyatroyla uğraşıyorum şu an eğitim aşamasındayım ve ajans gibi bir olayı düşünmüyorum, anlaştık mı?"

Eeee şuursuz Daphne söylenir mi elin adamına "ben tiyatroyla uğraşıyorum" bla bla diye. O kim yaaa, git havanı farklı insanlara, farklı çevrelere at değil mi? Adamın zaten peşimden gideceği yoktu daha bir asıldı "aaaa tiyatro mu? süpermiş yaaa tam adamını bulmuşum. nerde okuyordun sen ?" diye sordu ve bunu tam iletişim fakültesine girerken söylemeside ayrı bir coolluk (!) göstergesiydi.
Sonrada istifini bozmadan "aaa burası demek, işte tamda yerine gelmişim" diye gülümsedi. Hala çok karizmatik ve çakal olduğunu zannediyordu.
Ben tam "hehhey telefon işini kaynattım" derken. "Bak telefon numaramı vereyim sana istersen beni ararsın" dedi "Tamam" dedim "hadi ver" adam gülümseyerek verdi numarayı "hadi beni çaldır Daphne" dedi. "aaaa  ben derse geç kaldım. mesaj atacağım kesin kendine iyi bak, görüşürüz" dedim ve koşarak olay mahallinden uzaklaştım. Arkamdan "baaak bekliyorum mesajı" diye bir ses duydum sadece.

Sözün özü şu dünyanın en sıradan insanlarından sadece bir tanesiyim ki elin adamı yanıma gelip "tam bir tv yüzü sendeki" dedi. Ne diyeyim;
"Dertlerimi zincir yaptım, birbirine ekliyorum" OYYYYŞŞŞ!!

19 Ekim 2011 Çarşamba

Anlamıyorum!

  • Herkese saniyesinde bel bağlamamı.
  • Sonra deli gibi üzülmemi.
  • Aniden üzüntümün geçmesini.
  • Başka insanları düşünmemi.
  • Sonra tekrar sinirlenmemi.
  • Ders çalışırken aniden bakkal amcanın aklıma gelmesini.
  • Bana "raziye" diyen çiğ köfteciyi.
  • İletişim süreçleri ve modellerini
  • Deli gibi dans etmek isteyişimi.
  • Niye sapşal gibi güldüğümü.
  • Bu kadar şıpsevdi olmamı.
  • Sınıftaki o siyah saçlı, balık gözlü aptal kızı.
  • Gecenin bu saatinde içimden deli gibi türkü söylememi.
  • "Hoşuma gidenlerin başıma gelenler kadar benim olamayışını"
  • Sınıftaki çocuğun bana niye öyle baktığını.
GERÇEKTEN ANLAMIYORUM! NİYE YAAA...

12 Ekim 2011 Çarşamba

Meleba!

     Ders çalışmam gerekiyor ama ders çalışmak dışında her şeyi yapıyorum. Mesela yoğurt çorbası. Hayatımda unla yoğurdu karıştırırken, erimiş tereyağının içine pul biber ve nane katarken  hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Çünkü beni yapmam gereken iletişim süreçleri ve modelleri ödevimden kurtarıyorlardı. Bir şeyi yapmak istemiyorsam katti suretle yapmam.
     Katti suretle lafını kullanmak için böyle saçma bir cümle kurdum. Aslında yapmak istemediğim bir sürü şeyi paşa paşa yaparım. Yapmak zorunda kalırım ve rahatsız olurum. Dünyadaki en rahatsız insanlar çevresinde gelişen olayları kontrol edemeyen insanlarmış. Ben dünyadaki en rahatsız insanlardanım. Kime göre rahatsız, neye göre rahatsız... Bu konuda en ufak bir fikrim yok. Ama gerçekten rahatsızım. Mesela "bayan" kelimesi, ucu kıvrılmış perde, yastık izi çıkmış oje, lekelenmiş en sevilen kazak, bebek yüzlü erkek, kötü koku, metrobüs,elma-armut-Kel Mahmut üçlemesi ve Eti Karam yiyen Selçuk Yöntem beni rahatsız eder.
Selçuk Yöntem hep viski içsin hiçbir şey yemesin istiyorum. Ne bileyim istiyorum işte. Ödevimide yapmak istiyorum ama yapamıyorum! OFF!
     Dertsiz başıma dert.