12 Ağustos 2012 Pazar

   Annem ve kardeşim beni babamla baş başa bırakıp tatile gittiğinden beri hem çalışan hem evi idare etmeye çalışan kadıncılık oynuyorum. Evet evet yanlış duymadınız "çalışan" dedim çünkü gazetede staja başladım hemde kültür servisinde. Ağustos ayında kültürde başlamam biraz aptalca çünkü ağustos resmen kültür için kör mevsim bebeğim! Bir muhabirin "abi biri ölse de haber yapsak, ooof bu cümleyi kurduğum için kendimden çok utanıyorum" dediğini bile duydum. Ahmet Kaya'dan Tedirgin bizlere gelsin.
   Neyse dönelim annemin yokluğunda nasıl feci bir ev kadınına dönüştüğüme. Sabah kalktığımda odamı tam anlamıyla kıçım gibi bırakıyorum. Babam daha geniş çaplı çalışıp bütün evi kıçı gibi bırakıyor. Sevgili babacığım eve geç geldiğinden ortalığı toparlamak bana kalıyor ve sabah "ahh habere koşmalıyım bebeğim, o haberi daha yazmadım tatlım" falan triplerine giren ben tam anlamıyla bir Güllü olup çıkıyorum. Hadele hüdele bir ev toparlamaya çalışmam var ki.... Birde çözemediğim çok mühim bir sorun var oda şu "iki kişiden bu kadar bulaşık nasıl çıkar?" İnanamıyorum!! Her bulaşık makinesini açtığımda büyük bir kalp sıkışması, göz pörtlemesi, amanın fenalara sürükleniyorum! Bu olayın tek bir açıklaması var; babam aslında bir filmiş ve yirmi sene boyunca gerçek kimliğini bizden saklamış.
   Bu yazı daha fazla devam ederse babamı çok fena bir şekilde harcayacağım. Ama son bir şey söylemek istiyorum insafsız mısın be adam, niye çikolatalarımı yiyorsun? Regliyim, çıldırıyorum!!! Anne dön evine, haklıymışsın "bizim yaptığımız işleri sen bir yerlerinle yapabilirmişsin". Ben sana gitme demiyorum, git gene git de babamıda al yanına öyle git. 

Lütfen...
"Dertlerimi zincir yaptım birbirine ekliyorum"
  
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder